
Adını duyup tanıtım videosunu izlediğim andan itibaren çok seveceğim hissine kapıldığım, bu his yüzünden oyunun her gösterimini sapık gibi takip ettiğim ama bi şekilde 'izlersem biter' duygusuyla hakkındaki haberleri, eleştrileri okuyup 'hayalimdeki'ni canlı tutuğum ve gerçeğine gitmeyi ertelediğim Yüzyılın Aşkı'nın bu sezon için sondan bir önceki gösterimine nihayet gittim. Yeni bi oyun izleme heyecanımın bu kadar yüksek oluşu durumu onca aylık 'kapanma' sürecinden sonra çok iyi geldi... O kadar ki oyunun her anını aklımda tutmaya çalıştım, bitmesin, acaba bi daha izlemek istersem, DVDsini çıkarırlar mı, sahi öle bi furya vardı ama BKM'den başka yapan da bilmiyorum, aynı hissi vermez diye yapmazlar heralde derken bunları düşüneceğime oyunu izleyip -aha işte, adamın cümlesinin başını kaçırdım- ama önemli olan cümleler değil de mizansen, bu anı unutmasam yeter, adam önde kadın arkada sırtını duvara yaslamış, yönetmen bu sahneyi çıkarırken salonun en arkasında oturan seyircinin görüş açısını baz almış olmalı sahi ne zamandır bu kadar özenli ve naif bir sahnelemeyle karşılaşmamıştım, oyuncuların mekanı ve mizansenlerini değiştirme anlarında bile estetik duygusu korunmuş, izletiyor da izletiyor, tanıtım videosundan hissettiğim ve heyecanımı diri tutan da buydu, evet şimdi çözdüm, -hoop kadın adamı aldatmış ama adam da susmuş. bence 'susarak iyi bi şey yapmışlık ve haksızlığa uğramışlık durumu'nu korumak için susmuş da susmuş. kadının da içi çürümüş susuşlardan, belki de sırf adam artık konuşmaya başlasın diye aldatmış, yıl kaçmış?-gizem-beynini sustur ve izle-sustur!(tarihlerin ileri geri hareketinin sıralamasını en son mu yapmıştır acaba? hikayeler ve duygu durumlarının dengesini kurarak oyunun temposunu tutturmak için muhtemelen evet. Bunu şimdi düşünmemeliyim, sıralamayı hatırlayıp neyin arkasından ne gelmiş, sonra bakabilirim, aa hatta kağıtta yazıyor bile! Sussss..... 81 öyle bir başladı ki benim bilinçakışım dahil her şey sustu. Diğer bölümlerin genelindeki -ve sanırım hayatın- konuşan kadın susan erkek dengesinin hem metinsel hem rejisel mükemmel dengesi. Konuşmayan ama korktukça, panikledikçe elini masaya vurmak suretiyle ses çıkaran erkek. O erkeği o hale getiren başka erkekler, O başka erkeklerin susma ve ses çıkarma öğretileri, bu öğretilerin arasında susmayan ama erkeğin masaya vuruşu irkiltisinde ses de çıkaramayan kadınlar. Kadının konumu, söyledikleri, duygusu o kadar iyiydi ki bu sahnede! Ne boyun eğen ne de 'ne halin varsa gör' diyen sadece kafasını pencereden dışarı uzatmak isteyen... -ağlama ağlama, ağla ama hıçkırma bari oyundan gözlerim şiş çıkmak istemiyorum(ama DVD şart be!)- Tamamlanamayacak olma ve çaresizlik gözle görünür elle tutulur bir şey artık, hikaye o kadar güzel yaşanıyor ki-şu an bunu oynuyor olmak ne büyük bir lütuf, oyuncular farkında mıdır ki şu anda bunun? 1buçuk saat denmişti daha var demek ki -Hoop sahne kararmasın kararmasın!...-
Ve sahnedeki kadını da erkeği de susturup ŞİMDİ'yi sese söyletmekle biten oyun. İtinayla seçilmiş kelimeler.
''Şimdi. Asfaltların otobanlarca arabalara eşlik ettiği ve içinde hiçbir şey konuşulmadan geçip gidilen yollar, ŞİMDİ, “takılınan” sevgililer, satılan spiritüel zırvalar, seks partnerleri, mesaj aşkı, ayrılığı, SMS sevgileri, ŞİMDİ, bir şarkılık sevgiler, iki boşanmalık düğünler, üç nişanlık birleşmeler ve akrabaların elinde patlayan düğün hediyeleri, çeyizler, ŞİMDİ, sınırsız imkanlar, olabilirlikler arasında iliğine kadar yalnız binlerce kalp ŞİMDİ, yalnızlıktan kollarını kesik kesik kesen kadınlar, yalnızlıktan boşalamayan erkekler, ŞİMDİ, internet tanışmaları, internet buluşmaları, internet sikişmeleri arasında çiçekçiler, internet üzerinden kalpli 5-10 ya da 15 güllü sevgililer günü paketleri olan hediyelikler, ŞİMDİ, ekran tenlerini insan tenine tercih eden ekran insanları, aynı anda dört şeyi yapamayınca kendini yaşamıyormuş gibi hisseden ruhlar, hep satın almadığı, yapmadığı, yapamadığı bir şeylerin kaldığının bilinciyle mutsuz çok mutsuz olan insanlar, ŞİMDİ… Şimdi aşk için yanlış bir zamandır. Aslında. Ama yine de sevmekten vazgeçemeyiz. ŞİMDİ. Bu zamanda dost bile kalabilmek özel bir durumdur. ŞİMDİ…''
Oyunun daha tanıtımından duyduğum heyecanın sebebi benim de 'tamamlanamama, eksik olma' ya ilişkin bir saplantımın bulunmasıydı biliyorum. 4.48'de de o eksik olma haliyle bireyin nasıl başa çıkabileceği ya da çıkamayacağı durumunu ön plana çıkarmaya çalışmıştım diğer şeylerin yanında. Bu insanı 'öldürebilir' gerçekten çünkü. Bunu kabullenmek mi zor kabullenemeyip herşeyi başka bi şeyle kapatmaya, esas tabirle 'tamamlamaya' çalışmak mı?
Ve oyun boyunca hissettiğim 'bitmesin, bitmesin' duygum bi bakıyorum ki, 'tekrar ettikçe tamamlanır belki' yanılgısından. Defalarca izleyerek tamamlamayı gerçekleştirme çabamdan. Beynimin içinde sürekli sürekli yaptığım tek şey olan.
Bence o kadar başarılı bir iş olmuş ki - her şey kendiliğinden aynı yere bağlanıyor : ne kadar daha yazarsam eksik olmaz ve bu yazıyı nasıl tamamlarım bilemiyorum işte.Yani, tamamlayamayabilirim de, yaklaşabilir miyim en azından tamamlamaya?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder